25 Ocak 2012 Çarşamba

100 Aile 100 Hikâye

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, “İstanbul’un yüzleri projesi” kapsamında İstanbul’a katkı sağlayan 100 aileyi bir kitapta topladı. Kültür A.Ş.’nin hazırladığı “İstanbul’un 100 ailesi” isimli çalışma, İstanbul tarihinin ailelerle kesişimini ortaya koyuyor.

Kimi aile İstanbul’daki semtlere ismini vermiş, kimi de kentin kültürel simgelerinin temelini atmış. Ailelerin tarihi ile İstanbul’un tarihinin iç içe geçtiği kitapta günümüze kadar ulaşan ünlü isimlerin tarihsel kökenlerinin öyküsü de var. İşte İstanbul’u İstanbul yapan o 100 aileden bazıları...

Kitap, Ermeni kökenli Abdullah Biraderler’le başlıyor. Fotoğrafçılık alanında İstanbul’da büyük bir üne kavuşan Viçhen, Hovsep ve Kevork Abdullah kardeşlerin 1850’li yıllardaki İstanbul serüvenleri iniş ve çıkışlarla dolu. Kayseri’den 1610’da İstanbul’a göç ederek Sultan Abdülmecid’in maiyetinde çalışan Astvazadur Hürmüzyan’ın soyundan gelen 3 kardeşin Beyazıt’ta açtıkları fotoğraf stüdyosu kısa sürede büyük bir üne kavuşmuş. Pera’da bir Fransız fotoğrafçıya çektirdiği portresinden memnun olmayan Sultan Abdülaziz de methini duyduğu Abdullah Biraderler’i, İzmit’teki av köşküne davet ederek portesinin çekilmesini istemiş. Sultan fotoğrafı o kadar beğennmiş ki, fotoğrafın “resmi fotoğraf” olarak tanınmasını emredip Abdullah Biraderler’i de “Ressam-ı hazreti şehriyarı” unvanıyla ödüllendirmiş.

1877-78’deki Osmanlı-Rus Savaşı’ndan galip ayrılan Rus Dükü Nikola’nın, daha önce atölyelerini ziyaret ettiği Kevork Abdullah’ı İstanbul’da yanına çağırıp fotoğraflarını çektirmesi, Abdullah Biraderler’in kısa süreli de olsa sarayla aralarının açılmasına neden olmuş. Sultan Abdülhamid, Kevork Abdullah’ı padişah tuğrasının müesseseden sökülmesiyle cezalandırmış. Sanatta ve sosyal hayatta da etkin bir rol üstlenen Abdullah Biraderler, İstanbul’un çok sayıda fotoğrafını çekip Avrupa’da sergiler açmış, imparatorluk başkentini dünyaya tanıtmışlar.

Alyon kadar zengin

Osmanlı’nın son döneminde halk arasında kullanılan “Alyon kadar zengin” tabirinin kökeni ihtilalle birlikte Osmanlı’ya sığınan Alleon ailesine uzanıyor. Jacques, Antoine ve Jean Alleon kardeşler, babalarının ölümünden sonra baba mesleği olan bankerlik işini devam ettirerek büyük bir servete sahip olmuş. Dönemin en ünlü bankeri Manolaki Baltazzi’yle ortaklık kuran aile, özel bir fermanla kurulan İstanbul Bankası’nın da en büyük hissedarı olmuş. 19. yüzyılın ortalarında mali kriz yaşayan ve devlet desteği göremeyince hisselerini devreden aile üyeleri teker teker Fransa’ya dönmüş, ölümlerinin ardından İstanbul’a getirilen cenazeleri Pangaltı’ndaki Katolik Mazarlığı’na defnedilmiş.

Babanakkaşzadeler

Çatalca’daki Babanakkaş köyü ile Kuzguncuk’taki Nakkaş Baba Bahçesi bu ailenin adını taşıyor. Ailenin atası Nakkaş Şeyh Mehmed (ölümü 1525) Horasanlı. Şeyh Mehmed bir sanatkâr ve Nakşibendi şeyhi olarak Fatih Sultan Mehmet döneminde İstanbul’a gelmiş. Pek çok ilimle uğraşan Şeyh Mehmed padişahın sohbet meclislerine de katılmış ve yakın ilgisine mazhar olmuş. Çatalca’ya bağlı İnceğiz ve Kutlubay köyleri kendisine mülk olarak verilmiş. Anneleri tarafından aileye akraba ünlüler arasında Mareşal Fevzi Çakmak ve Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver de var.

Arabyan (Araboğlu) ailesi

Matbaacılık alanında ünlenen ailenin en önemli ferdi Boğos Arabyan. Bir süre aktörlükle uğraştıktan sonra babasının matbaasını geliştiren ve Kürkçü Hanı’nda oğullarıyla birlikte matbaacılık yapan Boğos’un ünü kısa sürede imparatorluk sınırlarını aşmış. Gürcistan kralının davetiyle Tiflis’te Gürcü harfleriyle kitap basan bir matbaa kuran Arabyan ailesi, Hassa Matbaası’nda da Takvim’i Vekayi gazetesini çıkarmış.

Eczacıbaşı ailesi

Aileye soyadını veren kişi Osmanlı’nın en genç eczacısı Süleyman Ferit (1885-1973). Kurduğu Şifa Eczanesi’nde Ferit Kuvvet Şurubu, Ferit Nane Ruhu, Ferit Hafakan Ruhu, Ferit Selamet Nezle İlacı gibi kendi adıyla anılan birçok ürün üreten Süleyman Ferit’in Caferizade Kemal Bey’in kızı Saffet Hanım’la evliliğinden Nejat, Vedat, Kemal, Haluk, Melih ve Şakir adlarında 6 çocuğu olmuş. Ailenin İstanbul’a yerleşen ilk üyesi Mehmet Nejat Eczacıbaşı. Levent’te ilk modern ilaç fabrikasını kuran Nejat Eczacıbaşı, Türk Eğitim Vakfı’nın da kurucuları arasında yer alıyor.

Recaizadeler

Ailenin kökleri Sultan 3. Mustafa devri ricalinden Bolulu Halil Ağa’ya dayanıyor. Ailenin Recai adıyla bilinen ilk üyesi Mehmed Şakir, Encümen-i Daniş üyeliği yapmış. Kardeşi Mehmed Arif Efendi ise Tophane-i Amire mektupçuluğu yapmış bir hattat. Birbirini çok seven bu iki kardeşin aileleriyle birlikte yaşadığı İstinye’deki Beyaz Yalı, Recaizade Ekrem Bey Yalısı olarak anılır. Ailenin ünlü simaları, Recaizade Mahmud Ekrem, ilk spor yazarlarından Mehmet Muvakkar, mimar Ahmet Erdem Talu, söz yazarı Çigdem Talu ve gazeteci Umur Talu.

Kıraç ailesi

Afyon İdadisi ve Bursa Ziraat Mektebi’nden (1897-1954) mezun olan ve ailenin bilgi sahibi olunan ilk üyesi Ali Numan Kıraç, Ankara’da Gazi Çiftliği’nde devam ettirdiği ziraatçilik mesleğini geliştirmek amacıyla Atatürk tarafından Amerika’ya gönderilen ilk ziraatçi. Yurda döndükten sonra çalışmalarına Eskişehir’de devam eden Ali Numan Kıraç’a, Atatürk tarafından “Kıraç” soyadı verildi. Çocukları Can ve İnan Kıraç, Türkiye’nin toplumsal, kültürel ve ekonomik alanlarında önemli katkılarda bulundu. Galatasaray Eğitim Vakfı kurucusu olan İnan Kıraç, Fransa tarafından “Legion D’Honneur” nişanına layık görüldü. Eşi Suna Kıraç’la Pera Müzesi’ni kuran İnan Kıraç, İstanbul Araştırma Enstitüsü’nün de kurucusu.

Simavi ailesi

Ailenin en eski üyesi Sultan Abdülmecid dönemi vezirlerinden Süleyman Paşa. Süleyman Paşa’nın 3 oğlundan biri olan Halil Hamdi, Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simavi’nin babası.

Aslanyan kardeşler

Başpiskopos Kevork Aslanyan’ın torunları olan Aslanyan kardeşlerin en büyüğü Vahakn Aslanyan kemancı. Atatürk’ün huzurunda 1935’te Beethoven’ın konçertosunu icra eden ve 1938’de kardeşi Varujan’la ilk resitalini veren Vahakn, Radyo Oda Orkestrası‘nda konserler yönetmiş.

Altunizadeler

Altın varak kethüdalığı yapan İsmail Zühtü Paşa, 2. Mahmud’un kendisine “Altunizade” diye hitap etmesinin ardından “Altunizade” olarak anıldı. Koşuyolu’nda Abdülmecid’in annesine ait araziyi satın alarak burada bir köşk yaptırdı.

0 yorum: