9 Nisan 2012 Pazartesi

İstanbul’un 100 Görülecek Yaşanacak Yeri

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., her biri İstanbul’un semtlerine birer inci gibi serpilmiş ‘100 görülecek ve yaşanacak yeri’, tek kitapta topladı.

Araştırmacı ve aynı zamanda fotoğraf sanatçısı olan Bahar Kaleli tarafından hazırlanan “İstanbul’un 100 Görülecek ve Yaşanacak Yeri”, okuyucuya tarihî mekânlarla ilgili önemli bilgiler vermesinin yanı sıra, farklı gezi güzergâhlarını takip ederek kendi gezi planınızı yapma imkânı sunuyor.

Özel olarak çekilmiş 200’den fazla fotoğrafla desteklenen kitap, “Görülecek Yerler” ve “Yaşanacak Yerler” olarak iki bölüm halinde hazırlanmış.

Aralarında Topkapı Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Bozdoğan Kemeri, Kariye Müzesi, Tekfur Sarayı, Kılıç Ali Paşa Camii, Nusretiye Camii ve Neve Şalom Sinagogu’nun da yer aldığı pek çok tarihî yapı, “Görülecek Yerler” başlığı altında toplanmış.

Görülecek yerlerin dışında tarihten gelen izlerle büyük olaylara tanıklık eden Soğuk Çeşme Sokağı, Üsküdar, Yedi Tepe, Haliç, Zeyrekhane ve Salacak “Yaşanacak Yerler” başlığı altında toplanmış.

İstanbul sevdalılarına detaylı bilgiler veren kitap, baharda İstanbul’u yeniden keşfetmek isteyenler için başucu rehberi olmaya aday.

İşte İstanbul’un 100 Görülecek ve Yaşanacak Yeri’nden birkaç örnek:

Kanlıca Yoğurdunu Kaşıklamak, Demli Çay İçmek İçin:

Boğazda Dilenci Vapuru

İstanbul’u denizden görün ve ona bir kez daha âşık olun. Dilenci Vapuru, İstanbul Boğazı’nın her iki yakasındaki iskelelere uğraya uğraya Karadeniz’e, Anadolu ve Rumeli Kavaklarına ulaşan tarifeli Boğaz hattı vapurlarına verilen isimdir. “Dilenci Vapuru gibi dolaşmak” diye bir deyim bu sebeple kullanılmaktadır.

Eminönü’den Beykoz’a doğru Beşiktaş, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Kandilli, Anadoluhisarı, Paşabahçe, Çubuklu, Kandıra ve Yeniköy iskelelerine uğrayarak yol alan bu vapurlar, sabah ve akşamları Boğaz manzaralı yolculukları İstanbullulara yaşatmaktadır.

Niyetiniz gezmek, keyifli bir akşam geçirmekse, Kanlıca yoğurdunu kaşıklamak, demli çay içmekse, kente yavaş yavaş karanlık çökerken canınız Boğaz havası almak isterse, dilenci vapuru kaçırılmaz bir fırsat.

Dilenci Vapuru, Eminönü’den Boğaz’ın kıyı semtlerine yol almaya devam ediyor.

Günbatımının Şahlandığı Yer: Salacak

Günbatımının şahlandığı nokta Salacak’tır. Kentin sembolü İstanbul silûeti en güzel buradan görülür.

Dünyanın en görkemli silûetlerinden biri, Rumeli yakasındaki eski kentte Ahırkapı’dan başlayarak, Sultan Ahmed ve Ayasofya manzarasını kapsamaktadır. Günbatımında Tarihî Yarımada’nın bu eşsiz görüntüsü en iyi karşı kıyıdan, Salacak’tan izlenir.

Salacak, Üsküdar’da yer alan, Şemsipaşa ile Harem arasında, Kızkulesi’nin karşısında bulunan kıyı ve arkasındaki semtin adıdır.

Günbatımında Salacak’ta en özel köşelerinden biri olan Kırmızı Yalı’nın önündeki sahanlıktan, ön planda erguvanlar, sandallar, rüzgâr, deniz ve yalılarla birlikte izlendiğinde insana büyük bir keyif verir.

Galata Mevlevihanesi’nde Sema

Mistik estetiğin en güzel örneklerinden biri burada yaşanabilir. Beyoğlu’nun Tünel tarafında, Galip Dede Caddesi’nin başında bulunan eski mevlevihanedir. Öndeki caddeye adını veren ve dergâhının 24. şeyhi olan Şeyh Galib’in padişah 3. Selim’le olan yakınlığı sebebiyle mevlevihane 1700’lerde altın dönemini yaşamıştır.

Mevlevihane, 1491 yılında Semaî Mehmed Dede tarafından kurulmuştur. 16. yüzyılda bir dönem tekke olarak kullanılmış, 1994’te Divan Edebiyatı Müzesi hâline getirilmiştir.

Yapının sağ tarafında, 1649 yılında inşa edilen bir çeşme vardır. Cümle kapısı 1819 yılında yaptırılmıştır. Eser, özgün çizgileriyle ampir tarzındadır. 1970’li yıllarda yeniden restore edilen mevlevihanede belli dönemlerde sema gösterisi yapılmaktadır.

Mevlevihanelerde sema yapılan yer, evrenin temsil edildiği yerdir. Postnişine selâm verilerek başlayan sema ayini, yalnız İstanbulluların değil, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin de büyük ilgisini çekmektedir.

Soğuk Çeşme Sokağı

Soğukçeşme Sokağı, Sultanahmet semtinde yer alan, üzerinde yeniden yapılandırılmış tarihî ahşap evlerin bulunduğu küçük bir sokaktır. Nazikî Tekkesi şeyhinin konağı ve cumbalı ahşap evlerden oluşan bir sokaktır.

İstanbul ahşap mimarisinin bütün özelliklerini taşıyan bu cumbalı ve kafesli evlerin kimisi iki, kimisi ise üç katlıdır. Ayasofya Müzesi ve Topkapı Sarayı arasında yer alan bu sokak, trafiğe kapalıdır. Soğukçeşme Sokağı, adını yine bu sokakta bulunan, 3. Selim dönemine ait 1800 tarihli mermer bir Türk çeşmesinden almıştır.

Çeşme, tamamen yenilenmiş, eski kapının iki tarafına birer kapı daha açılmıştır. Burası Gülhane Parkı’nın girişidir. Yol çok dar olduğu için evler, Topkapı Sarayı’nın duvarlarına yapışık olarak inşa edilmiştir.

Burada yapılan son kazılarda, sokağın güney ucunun yakınında, Ayasofya’nın kendisi kadar eski bir Bizans sarnıcı ortaya çıkarılmıştır.

Osmanlı Sipahilerinin Alışveriş Merkezi: Arasta Çarşısı

Osmanlı döneminde sipahilerin malzemelerinin satılmasından dolayı Sipahiler Çarşısı olarak da anılmıştır.

İstanbul’da, Sultan Ahmed Camisi’nin hemen arkasındaki Torun Caddesi’nin kuzey kanadında yer alan Arasta Çarşısı, el sanatları eşyalarının satıldığı bir yerdir. Çarşıda yetmişten fazla dükkân bulunmaktadır.

Dar sokağın her iki yanındaki bu dükkânlarda halı, kilim, çanak, çömlek, İznik çinileri, tablolar, cam eşyalar, deri ceket ve boyun atkısı gibi geleneksel hediyelik eşyalar satılmaktadır. Bu ürünlerin önemli bir kısmı özel tasarımlardır ve Kapalıçarşı gibi daha büyük yerlerde kolay kolay bulunmamaktadır.

Bağdat Zaferi’nin Hatırası: Bağdat Köşkü Terası

Sultanların Haliç’i, Boğaziçi’ni seyretmek için tercih ettikleri, Topkapı Sarayı’nın en güzel köşkü olan Bağdat Köşkü, 1639’da Sultan 4. Murad tarafından, Bağdat zaferinin hatırasına, Mimar Kasım Ağa'ya yaptırılmıştır.

Sekiz cepheli olan köşk, dört girinti, dört çıkıntı ve kubbe saçağıyla orijinal bir mimariye sahiptir. Çepçevre saçağın tavanı dört köşe çıtalarla yapılmıştır.

Köşkün üç kapısı ve yirmi iki penceresi vardır. Kapılar, pencereler ve dolaplar fildişi ve sedeflerle süslenmiştir. Duvarlar ve kemerler çinilerle süslüdür. Köşkün içindeki görkemli bakır ocağın yanlarındaki gömme gözler ile bu gözlerin çevresindeki çiniler eşsiz bir sanat eseridir.

Bağdat Köşkü’nün güzelliğini artıran özelliklerden biri de, balkonunda “İftariye” diye bilinen tombak kaplı kameriyenin bulunduğu yerdir. Burası, İstanbul’un en geniş ve en güzel manzarasını kucaklamaktadır.

Ortaçağ İstanbul’unun Suyu: Bozdoğan Kemeri

Şehzadebaşı’dan Bozdoğan Kemeri’ne doğru bakıldığında burada yaşayan geçmiş canlanıverir.

Günümüzde Bozdoğan Kemeri olarak bilinen Valens Kemeri, Ortaçağ’da İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için inşa edilmiş kemerlerin en önemlilerinden biridir. Farklı dönemlerde Osmanlı sultanları tarafından da onarılan bu kemer, İstanbul’un imarı sırasında altından geçirilen yolla, kentin en seçkin tarihî eserlerinden biri hâline gelmiştir.

Bugün ayakta kalan bölümü, orijinal uzunluğundan 50 metre daha kısa olan 921 metrelik bölümüdür. Atatürk Bulvarı, kemerin taban kavislerinin arasından geçerek devam etmektedir.

Tekfur Sarayı

7. ve 8. yüzyıldan itibaren Haliç kıyılarından tepeye devam eden surlara bitişik bölümde, geniş bir alana yayılmış Blakhernai Saray Kompleksi Osmanlı fethine kadar kullanılmıştır. Blakhernai Saray Kompleksi, önceki dönemlerden günümüze kalan tek eserdir. Burası 18. yüzyılda bir süre çini ve cam atölyesi olarak da hizmet vermiştir.

Sarayın günümüze ulaşan tek pavyonu, surlara bitişik inşa edilmiş Tekfur Sarayı’dır. Bugün çatısı olmayan üç katlı yapı 12. yüzyılda inşa edilmiştir. Önünden küçük kemerli bir yolla girilen avlunun bulunduğu renkli cephe, tuğla ve taş sıralarıyla dekorludur.

Yahya Kemal, bu tepelerin hangisinden İstanbul’a baktı?

Yedi tepeli kentin güzelliği buralarda yaşanır. Roma İmparatorluğu’nun başkenti Roma gibi, İstanbul'un surlar içinde kalan bölümünün yedi tepe üzerinde kurulduğu bilinmektedir. Bu tepelerin yerleri şu şekildedir:

1- Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultan Ahmed Camisi’nin bulunduğu tepe.

2- Çemberlitaş ve Nuruosmaniye Camisi’nin bulunduğu tepe.

3- Bayezid Camisi, İstanbul Üniversitesi ve Süleymaniye’nin bulunduğu tepe.

4- Fatih Camisi’nin bulunduğu tepe.

5- Yavuz Selim Camisi’nin bulunduğu tepe.

6- Edirnekapı semtinde, Mihrimah Sultan Camisi’nin bulunduğu tepe.

7- Kocamustafapaşa semtinin bulunduğu tepe.


Bir başka tepeden

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul

Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer

Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul

Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer

Nice revnaklı şehirler görünür dünyada

Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan

Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada

Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

(Yahya Kemal Beyatlı)

Kitabın Künyesi:

Yayın Evi: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.

Yazar: Bahar Kaleli

Türü: Şehir Tarihi

Satış Noktaları: İstanbul Kitapçısı ve bütün seçkin kitapevleri.

www.istanbulkitapcisi.com

www.kultursanat.org

0 yorum: