12 Nisan 2012 Perşembe

Muhteşem bir meçhulün peşine düştük…

Bütün İslâm dünyası, bayramlarda tekbir’i onun bestesiyle okuyor camilerde. Gönüller tasdik ediyor, şahadet ediyor… Itrî’nin tekbiri, tevekkülü de tefekkürü de sükûnet dolu bir teslimiyetle ve o kadar da derin bir heybetle gönüllere dolduran bir pınar gibi…

Nef’î’nin “Tûti-i mûcize gûyem, ne desem lâf değil / Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil” diye başlayan şiirini yüzyıllar sonra yine onun muhteşem bestesiyle söylüyoruz. Neva Kâr, Klâsik Türk Musikisi’nin en yetkin eseri olarak kabul ediliyor.

Herkese sükûnet telkin eden muhteşem ve huzur dolu bir ses geliyor, yüzyıllar öncesinden…

Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi, adeta “muhteşem bir meçhul”… Zira hakkında elde edilebilen bilgiler oldukça sınırlı.

Asıl adı Mustafa olan ve musikimize yüzyıllar öncesinden ıtır çiçeklerinin kokusunu taşıyan büyük bestekârın, çiçekçilik ve meyvecilikle uğraştığı için Itrî mahlasını aldığı söyleniyor. Buhûrîzâde ise aile lâkabı. Bu lâkabın nereden geldiği de bilinmiyor.

100 TL’nin üzerinde hayalî bir tasviri var. Bazı kaynaklarda birkaç hayalî çizim daha…

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü, kısa adı UNESCO olan Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın, vefatının 300. yılı münasebetiyle “Itrî Yılı” ilân ettiği bu yılda, bu “muhteşem meçhul”ü biraz daha bilinir, biraz daha tanınır kılmak için bir sempozyum düzenliyor.

14 Nisan 2012 Cumartesi günü saat 13.00’te Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, büyük bestekârımız Itrî’nin sesiyle yankılanacak.

“Vefatının 300. Yılında Bir Ses: Itrî” başlıklı sempozyum kapsamında, Itrî’ye dair resim, fotoğraf ve gravür sergisi ile Veysel Dalsaldı konseri de gerçekleştirilecek.

Hafta sonu, Itrî’nin sesine kulak vermeye ne dersiniz?

0 yorum: