16 Nisan 2012 Pazartesi

Tekbir ve Salat-ı Ümmiyye bütün camilerde okunuyor ama İmamlar, müezzinler, cami cemaati Itrî’yi tanımıyor

“Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler…”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen “Bugün ezân-ı Muhammedî’yi minarelerden âdâbınca okuyamayanların çok olduğu bir ortamda herhalde Itrî’yi daha çok anlamaya, öğrenmeye ihtiyacımız var” dedi.

Doç. Dr. Fazlı Arslan da, Itrî’nin Tekbir’i ile Salat’ı Ümmiyye’sinin camilerde makamına riayet edilmeden ‘karmakarışık’ bir şekilde okunduğunu, imamların, müezzinlerin ve cami cemaatinin de bu eserlerin bestekârı Itrî’yi tanımadıklarını belirterek, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Itrî’nin tanıtılmasına yönelik eğitim çalışması başlatmasını istedi.

Arslan, “Cami kürsülerinde, hutbelerde, minberlerde imam hatiplerin, artık İslâm’ın 5 temel şartını, imanın 6 esasını öğretmek dışında başka sorumlulukları olduğunu da bilmeleri gerekiyor” dedi.

“Vefatının 300. Yılında Bir Ses: Itrî” Sempozyumu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı, kısa adı UNESCO olan Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın, vefatının 300. yılı münasebetiyle “Itrî Yılı” ilân ettiği bu yılda, Klasik Türk Müziği’nin büyük bestekârı Itrî için “Vefatının 300. Yılında Bir Ses: Itrî” başlıklı bir sempozyum düzenledi.

Ezanın âdâbınca okunmadığı günümüzde Itrî’yi anlamak

Itrî hakkında özet bilgilerin verildiği kısa bir belgesel gösterimiyle başlayan sempozyumun açılışında bir konuşma yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen, şöyle konuştu:

“Itrî’nin davetine uyarak bu güzel günde bu güzel topluluğu oluşturduğunuz için hepinizi sevgiyle, saygıyla selâmlayarak hoş geldiniz diyorum. Bugün, kültürel anlamda elimizde bulunan malzemenin, zenginliğin en önemli desenlerinden, renklerinden, seslerinden birini oluşturan bir insanı, önemli bir insanı hatırlamak, anmak ve anlamak için buradayız. Ben, panelistlerin söyleyeceklerine daha çok ihtiyacımız olduğu için bir noktayı hatırlatarak sizlere veda etmek istiyorum: Bugün ezân-ı Muhammedî’yi minarelerden âdâbınca okuyamayanların çok olduğu bir ortamda herhalde Itrî’yi daha çok anlamaya, öğrenmeye ihtiyacımız var. İnşallah bu toplantı, o yolun başlangıcı olur diyorum. Emeği geçen bütün arkadaşlara, katkıda bulunacak bütün değerli hocalarımıza sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum; hepinize teşekkür ediyorum.”

İBB Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen’in konuşmasının ardından panele geçildi.

Boğaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Görevlisi Gönül Paçacı’nın başkanlık ettiği 1. Oturuma konuşmacı olarak Doç. Dr. Fazlı Arslan, Doç. Dr. Nilgün Doğrusöz, Yazar Beşir Ayvazoğlu ve ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım katıldı.
Gönül Paçacı, oturumun açılışında yaptığı konuşmada, Itrî hakkında elde bulunan bilgilerin oldukça sınırlı olduğunu hatırlatıp, bunun muhtemelen bütün programlarda dile getirileceğine işaret ederek, “Ama şunu da söylemek lâzım: En azından bu imkânsızlığa bu bilimsel merakı uyandırıcı bilgi azlığına dikkat çekmek de çok önemli. Tabii ir de interdisipliner bakmak önemli. Tarihçilerin, edebiyatçıların, araştırmacıların çok farklı açılardan Itrî’yi dile getireceğini, onun dönemiyle ilgili aslında kendisiyle ilgili görünmeyen ama dolaylı olarak çok etki edebilecek farklı cephelere dikkat çekmeleri çok önemli olacaktır. Bu tip toplantılar, böyle şeylere vesile oluyorlar” dedi. Paçacı, buna imkân sağlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkürünü dile getirdi.

Sempozyumda “Segâh Tekbir, Salat-ı Ümmiyye İle Itrî’yi Anmak” başlıklı tebliğ sunan Doç. Dr. Fazlı Arslan, bu eserlerin Itrî’ye ait olmadığına dair görüş beyan edenler olduğunu hatırlatarak, Darül Elhan Mecmuası, Musiki Mecmuası, Türk ve Batı Musiki Mecmuası, Musiki ve Nota, Rauf Yekta Bey’in Tevhid-i Efkâr’daki yazısı, Sadettin Nüzhet Ergun’un Türk Musikisi Antolojisi ile Rüştü Şardağ’ın ve Yılmaz Öztuna’nın ilgili kitaplarını yeniden taradığını, kahir ekseriyetin, bu eserlerin Itrî’ye ait olduğunu kabul ettiklerini belirtti.

Daha sonra Segâh Tekbir ve Salat-ı Ümmiyye hakkında bilgiler veren Arslan, “Bu Tekbir ve Salat bestesi de adeta müziğin sehl-i mümtenisi” dedi. (Sehl-i mümteni kolay görünen, ancak benzeri söylenmeye kalkılınca zor olduğu anlaşılan, özlü söz söyleme sanatı.)
Tekbir’in ve Salat-ı Ümmiyye’nin üzerine kurulduğu güftenin, İslâm inancının en temel iki esasını ortaya koyduğuna dikkat çeken Arslan, “O da Allah’ın birliği, tevhid inancı ve Hazreti Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğu inancı” dedi.

Arslan, Itrî’nin 1000 civarında eseri olduğu ancak bunun 20 veya 40’ının günümüze ulaştığının söylendiğini hatırlatarak, “Itrî’yi binde 20 veya 40 oranında tanıyoruz demektir. O zaman tanımadığımızı insanlara nasıl anlatacağız? Tanımadığımızı anlamıyoruz, anlamadığımızı da anlatmakta problem yaşıyoruz demektir” diye konuştu. Öğretmenlik yaptığı dönemde Itrî ismini bilen bir öğrenciye rastlamadığını üzüntüyle dile getiren Arslan, Itrî’nin gençlere anlatılması için, toplumun neredeyse tamamı tarafından bilinen Tekbir ve Salat-ı Ümmiyye’nin çok önemli bir fırsat olduğuna dikkat çekti. Segâh makamındaki Tekbir’in ‘milletimize yakışmayacak bir tarzda’ camilerde Hicaz makamında da söylenebildiğine işaret eden Arslan, 2012 Itrî Yılı münasebetiyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın imamlara ve müezzinlere yönelik eğitim çalışması başlatabileceğini söyledi. Itrî’nin cami cemaatine de anlatılması gerektiğini ifade eden Arslan, “Cami kürsülerinde, hutbelerde, minberlerde sadece artık imam hatipler, İslâm’ın 5 temel şartını, imanın 6 esasını öğretmek dışında artık başka sorumlulukların da olduğunu bilmeleri gerekiyor, diye düşünüyorum” dedi.

Okullarda müzik ve din kültürü öğretmenlerinin de – müfredatta olmasına rağmen- Itrî’yi öğrencilere anlatmadıklarını belirten Arslan, bu konuda bir eğitim hamlesine ihtiyaç olduğunu söyledi.

Çocuklar için Itrî kitapları hazırlanmalı

Itrî hakkında ilkokul öğrencilerine yönelik bir el kitapçığı bile olmayışından yakınan Arslan, bu konudaki önerisini şöyle dile getirdi:

“Oysa Itrî’nin hayatında o kadar malzeme var ki, burada yayıncılara, hikâye yazarlarına, yayınevlerine çok büyük sorumluluklar düşüyor. Bunda başka bir sebep de var; konu müzik olunca, müzik adamı olunca, müzik tabii memleketimizde çok geri ilimler arasındadır veya hiç ilimden sayılmaz, Itrî hakkında çocuklara hitab edebilecek, onun hayatında çok önemli malzemeler var, Esirciler Kethüdalığı yapması, “Itrî” olması bir kere, “Buhûrîzâde” olması, onun gönül yapısı, şiirleri, çocuklara hitab edebilecek, Sevgili Peygamberimiz hakkında yazdığı meselâ o şiir, ‘Sâyesi düşmez yere bir böyle nahl-i Tûr'sun / Mihr-i âlem-gîrsin başdan ayağa nûrsun’… Bu, çocuklara da anlatılabilecek bir şiir. Hayatındaki diğer malzemelerle çok güzel kitaplar, kitapçıklar yazılabilir.”

(Devam edecek...)

0 yorum: