Cengiz Aytmatov, Kültür A.Ş.'de özel bir programla anıldı |
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Genel Müdürlük
yerleşkesi içerisinde yer alan Topkapı Türk Dünyası Kültür Mahallesi’nde
gerçekleştirilen Cengiz Aytmatov’u anma toplantısında konuşan akademisyenler,
Aytmatov hakkında yapılan çalışmaların yetersizliğine işaret ederek, bu
konudaki önerilerini dile getirdiler.
Prof. Dr. Yakup Çelik, Aytmatov’un eserlerinin
çevirilerindeki yetersizliklere ve yanlışlıklara işaret ederek, eserlerinin
daha titiz bir çalışmayla yeniden tercüme edilmesi gerektiğini söyledi. Prof.
Dr. Hayati Tüfekçioğlu, Aytmatov’un romanlarının Türkiye’de Millî Eğitim
müfredatına dahil edilmesini istedi. Prof. Dr. Abdülvahap Kara da, Türk
Dünyasının uluslar arası bir ödülü olması ve Cengiz Aytmatov Enstitüsü
kurulması gerektiğini dile getirdi. Doç. Dr. Fahri Solak ise, Aytmatov hakkında
yapılan yayınların dökümünü yaparak, bu çalışmaların son derece az olduğunu ve
daha fazla yayın yapılması gerektiğini ifade etti.
Kültür A.Ş.’de
Aytmatov’u anma programı
Yüksek lisans ve Doktora öğrencileri de izledi |
Program, geçen yıl Kırgız Cumhuriyeti Parlamentosu
tarafından Kültür A.Ş.’ye hediye edilen ve Kültür A.Ş. Genel Müdürlük
yerleşkesindeki Topkapı Türk Dünyası Kültür Mahallesi’nde sergilenmekte olan
keçe çadırın yanında adak kurbanı kesilmesi ile başladı.
Edilen duanın ardından Kültür A.Ş. Toplantı Salonu’ndaki
programa geçildi.
Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat Kütük, toplantının
açılışında yaptığı konuşmada, Cengiz Aytmatov’un, dünya edebiyatında
tartışılmaz bir yere sahip olan kitaplarıyla köklü Türk zenginliklerini bütün
dünyaya tanıtan değerli bir yazar, değerli bir diplomat, değerli bir
edebiyatçı, öğretmen ve yol gösterici olduğunu ifade etti. Kütük, Aytmatov’u
unutmayacaklarını, onu hizmetleri ve eserleriyle yad etmeye devam edeceklerini
söyledi.
Kırgızistan İstanbul Başkonsolosu Mirlan Arstanbayev de,
Türk Dünyasının, Türk Devleti’nin ve Türk Milleti’nin Cengiz Aytmatov’u hiçbir
zaman unutmadığını belirterek, dünyanın Kırgızistan’ı, Manas Destanı ve
Aytmatov’un kitapları ile tanıdığına dikkat çekti. Kendilerine verdiği
destekten dolayı Kültür A.Ş.’ye teşekkür eden Arstanbayev, bu işbirliği ile
gelecekte daha büyük faaliyetlerde bulunmak istediklerini ifade etti.
Arstanbayev, İstanbul’da uygun görülecek bir alana Cengiz Aytmatov Parkı
kurulmasını düşündüklerini, bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden destek
beklediklerini dile getirdi. Arstanbayev, “Kültür A.Ş., bugüne kadar hiçbir
ricamızı geri çevirmedi, bunu da geri çevirmeyecektir diye düşünüyorum” dedi.
Sinevizyon
gösterimi
Açış konuşmalarının ardından, Cengiz Aytmatov’un,
vefatından 1 yıl önce katıldığı, Elazığ’da her yıl geleneksel olarak düzenlenen
“Hazar Şiir Akşamları”na dair özet görüntülerin yer aldığı sinevizyon gösterimi
yapıldı.
Panel
Daha sonra, Cengiz Aytmatov’un çeşitli yönleriyle
anlatıldığı ve 2 oturum hâlinde düzenlenen panel gerçekleştirildi.
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş |
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, dürüstlük ve vefa gibi
değerlerin giderek zayıfladığı günümüzde, bu anma programıyla Cengiz Aytmatov’a
karşı bir vefa örneği gösterildiğini belirterek, Kültür A.Ş.’ye, Kızgızistan
İstanbul Başkonsolosluğu’na ve Kırgızistan Dostluk ve Kültür Derneği’ne
teşekkür etti.
Aytmatov’un, yıllarca baskı ve zulüm altında tutulmuş bir
millete millî kimliğini yeniden kazandırmak için, sanat eserleriyle yürekleri
kuvvetlendirici bir diriliş hareketi başlattığını anlattı.
Atatürk’ün de Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu’nu
kurarak aynı istikamette adımlar attığına işaret eden Prof. Yalçıntaş, Yakup
Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Yahya Kemal,
Mehmed Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek gibi isimlerin de aynı çerçevede
eserler verdiklerini ifade etti.
“Cengiz Aytmatov’un Romancılığı” hakkında bilgiler veren
Prof. Dr. Yakup Çelik de, Cengiz Aytmatov’un eserlerinin tercümelerinde gördüğü
eksikliklere ve yanlışlıklara dikkat çekti. Prof. Çelik, “Farklı tercümeler,
kurguyu bile değiştirecek boyutta. Cengiz Aytmatov’un kurduğu kurguyu
yazarlarımız Türkçe’ye aktarırken sözcük bulmakta zorlanıyorlar, bundan dolayı
da kendi zihinlerine göre bir çeviri yapıyorlar” dedi. Çelik, Aytmatov’un
eserlerinin, daha titiz bir çalışmayla yeni tercümelerinin yapılması
gerektiğini ifade etti.
Aytmatov’un, sadece insanları değil hayvanları da çok iyi
tanıyan, onlara insanî vasıflar yükleyen ve insanî vasıflar çerçevesinde onları
birtakım değerlerle donatan bir yazar olduğunu belirten Çelik, “Bunu bu
seviyede başarıyla yapan herhalde dünyada başka yazar yok gibidir” dedi.
Aytmatov’un, çok farklı kurgu alanları oluşturarak,
okuyucuyu sıkmadan, kendi insanının yaşadığı dramı bütün dünyaya tanıttığını
ifade eden Çelik, onun eserlerinde özellikle insanı hiçe sayan ideolojilerin ne
kadar yıpratıcı unsurlarının bulunduğunun görüldüğünü kaydetti.
Aytmatov’un bütün romanlarının ortak temasının
mankurtlaşma olduğuna işaret eden Çelik, “Mankurtlaşma insanın, bir başkasının
isteği doğrultusunda onun gibi yaşamak zorunda bırakılmasıdır; yani insanın,
kendi değerlerini yaşama tarzından, istemeyerek, gönül rızası alınmayarak
uzaklaştırılmasıdır” dedi.
Çelik, Aytmatov’un dünyaya takdim edilebilecek çok önemli
bir özelliğinin de insan sevgisi olduğunun altını çizerek, onun, insan
sevgisini savaş karşıtlığı ile birlikte, barışçı bir dil kullanarak aktardığını
vurguladı. Çelik, Aytmatov’un, romanlarıyla dünya barışına çok büyük bir
katkısı olacağını, bu konuda Türkiye’nin gayret göstermesi gerektiğini söyledi.
Oturum Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş da, Çelik’in
işaret ettiği “mankurtlaşma” teması hakkında yaptığı değerlendirmede, bu
kavramın, sadece Kırgızlar için değil bütün Orta Asya Türk Milleti için
kurtarıcı olduğunu söyledi. Yalçıntaş, İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde,
işte birlik” düsturunu hatırlatarak, Türk Dünyasında ortak bir Türkçe
kullanımının sağlanmasına yönelik temennisini dile getirdi.
Prof. Dr. Hayati Tüfekçioğlu da, “20. Yüzyıl
Romancılığının Orta Asyadaki Yıldızı Cengiz Aytmatov” başlıklı konuşmasında,
Cengiz Aytmatov’un romanlarının da Türkiye’deki okullarda ders kitapları
arasında yer alması temennisini dile getirdi.
Cengiz Aymatov’un, Kemal Tahir’le birlikte 20. Yüzyıl
romancılığının en önemli ismi olduğu şeklindeki görüşünü ifade eden Prof.
Tüfekçioğlu, Aytmatov’un sadece bir edebiyatçı değil aynı zamanda bir düşünce
adamı olduğunun altını çizdi.
Tüfekçioğlu, Aytmatov’un, savaşın yıkımını son derece
etkileyici bir dille anlattığını ancak bunu yaparken savaş sahnelerini tasvir
etmediğini, savaşın etkilerini, cephe gerisindeki insanların yaşadığı acılardan
hareketle anlattığını ifade etti. Tüfekçioğlu, feministlerin ve Taksim Gezi
Parkı’ndaki çocukların da Aytmatov’un romanlarından öğrenecekleri çok şey
olduğunu düşündüğünü dile getirdi.
1. Oturumun sonunda, Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat
Yalçıntaş, Türk Dünyasına yönelik çalışmalarından dolayı Prof. Dr. Nevzat
Yalçıntaş’a plaket takdim etti. “İkimizin de ismi Nevzat” diyen Yalçıntaş, bu
ismin ‘yeni kişi’ anlamına gelen Farsça bir kelime olduğunu belirttikten sonra,
eskiden yeni dünyaya gelen ancak henüz ismi verilmemiş olan çocukları için
aileler tebrik edilirken, “Nevzatınız hayırlı olsun” dendiğini hatırlattı.
2. Oturum
Panelin 2. Oturumuna, Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Kalmamat Kulamshaev başkanlık etti. Kulamshaev, konuşmasında
“Cengiz Aytmatov’un Kırgızistan İçin Önemi”ni anlattı.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fahri Solak,
“Türkiye Türkçesinde Aytmatov’un Eserleri ve Aytmatov Üzerine Türkçe Çalışmaların
Analizi”, Gazeteci Yazar Erkan Tufan Aytav, “Cengiz Aytmatov’un İnsani Boyutu”,
Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Kara ise, “Türk
Dünyası Edebiyatını Dünya’ya Tanıtan Yazar Cengiz Aytmatov” başlıklı
konuşmalarını sundu.
Yrd. Doç. Dr. Kalmamat Kulamshaev, geçmişte Cengiz
Aytmatov’a Nobel Ödülü verilmesinin kararlaştırıldığını ancak daha sonra
bilinmeyen bir sebeple bu karardan vazgeçildiğini, Aytmatov’un kendisinden
dinlediğini aktardı. Kulamshaev, “Bizim için önemli olan Nobel Ödülü değil,
Aytmatov’un gönüllere taht kurmuş olmasıdır” dedi.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fahri Solak,
“Türkiye Türkçesinde Aytmatov’un Eserleri ve Aytmatov Üzerine Türkçe
Çalışmaların Analizi” başlıklı konuşmasında, Türkiye’de Kırgızistan’la ilgili
900 çalışmanın 250’sinin Manas Destanı, 200’ünün ise Aytmatov konulu olduğunu
kaydetti.
Power Point sunumuyla Türkiye Türkçesi’nde Aytmatov
hakkında yapılan çalışmaların yetersizliğine dikkat çeken Solak, onun hakkında
yazılan toplam 10 Türkçe kitabın, sempozyum bildirileri ve tercümeler
çıkartıldığında 5’e düştüğünü; Aytmatov hakkında hazırlanan tezlerin de 1’i
doktora, 13’ü yüksek lisans tezi olmak üzere 14 tezden ibaret olduğunu söyledi.
Gazeteci Yazar Erkan Tufan Aytav da, 1992-95 yılları
arasında Bişkek’te yaşadığını belirterek, “Hâlâ her tan yeri ağardığında Bişkek
sabahlarını hatırlarım. Hiç gitmeyeniniz varsa, Bişkek’i mutlaka görün derim”
dedi.
Türkiye’nin de içinde olduğu bir Avrasya Aydınları
Platformu oluşturulması gereğinden hareketle Avrasya aydınları ile görüşmek
için yola çıktıklarını ve bu vesile ile Cengiz Aytmatov’la da görüştüklerini
anlatan Erkan Tufan Aytav, Aytmatov’un, kurulan bu platformun 8 yıl boyunca
Onursal Başkanlığını, kendisinin de Genel Sekreterliği’ni yürüttüğünü söyledi.
Bu süre içerisinde Aytmatov’la dostluk ve arkadaşlık
geliştirdiğini belirten Aytav, Aytmatov’la aralarındaki yaş farkına rağmen
“arkadaşlık” kelimesini özellikle kullandığını belirterek, “Bazı ‘büyük’
insanlar vardır, yaklaştıkça küçülürler. Onlar gerçekten ‘büyük’ değildirler.
Gerçek ‘büyük’ insan, yaklaştıkça daha da büyür. Ben, Aytmatov’da onu gördüm”
dedi. Aytav, çocukla çocuk olabilen Aytmatov’un, biraz sonra bir devlet
başkanıyla oturup konuşabildiğini belirterek, onun her muhatabını ciddiye
aldığını anlattı.
Bir ‘çile insanı’ olması bakımından Aytmatov’u Mehmed
Akif Ersoy’a da benzettiğini ifade eden Aytav, Aytmatov’un da Akif gibi yeniden
bir diriliş için çile çektiğini, mücadele verdiğini söyledi. Aytav,
Aytmatov’un, mütevazı kişiliğiyle halkın içerisinde yaşadığını, kişiliğinin
oluşmasının arka planında da babasının kurşuna dizilmiş olmasının önemli bir
yer tuttuğunu düşündüğünü dile getirdi. Aytmatov’un, bir dönem 2. Dünya
Savaşı’nda şehit düşen askerlerin ailelerine bunu haber veren mektupları taşıma
görevini yürüttüğünü belirterek, Aytmatov’un o ailelerin hâlini gözlemlemiş
olmasının romanlarına güç kattığını ifade etti.
Roman kahramanı Cemile’nin, askerdeki kocasını
aldatmasının kendisini şaşırttığını ve tepkisini Aytmatov’a da ilettiğini
anlatan Aytav, Aytmatov’un karşılık olarak “Bu soruyu bana KGB de sordu”
dediğini nakletti. “Selvi Boylum Al Yazmalım” eserinde sevginin ‘emek vermek’
olarak tanımlanması ve romandaki çocuğun öz babası yerine kendisine emek veren
adamı tercih etmesi üzerinde de duran Aytav, bunun ‘muhteşem bir analiz’
olduğunu söyledi. Aytav, “Gün Olur Asra Bedel” kitabını, Aytmatov donanmasının
amiral gemisi olarak gördüğünü dile getirdi.
Prof. Dr. Abdülvahap Kara ise, Cengiz Aytmatov’a dair
daha fazla faaliyette bulunulması gerektiğini belirttikten sonra, Türk
Dünyasının uluslar arası bir ödülü olması ve Cengiz Aytmatov Enstitüsü
kurulması gerektiğini dile getirdi. Prof. Kara, Aytmatov’un eserlerinin
öğrencilere hediye edilmesini istedi.
Plaket merasimi
Nevzat Kütük - Mirlan Arstanbayev |
0 yorum:
Yorum Gönder